Bu Blogda Ara

19 Şubat 2014 Çarşamba

Rafet Arslan - Bilinçaltı Mekanizması

Rafet Arslan - Bilinçaltı Mekanizması
[Rafet Arslan'ın 25 ocak – 22 şubat 2014 tarihleri
arasındaki G-art / Galleryrooms Kumbaracı Yokuşu'ndaki
(Tomtom Mah. Kumbaracı Yokuşu No: 37/A - 38/A,
Beyoğlu - İstanbul; Tel.: 0212 243 66 22) 

Babil Kitaplığı 2: Ardışık Totemler ve Diğer Hikâyeler
adlı kişisel sergisinden]

Rıfat Arsen: Rafet Arslan Hakkında 

Rafet Arslan; ilk kitabı "Çağdaş Sanat Manifestoları"nı 2010 yılında 6:45 yayın evinden çıkarmış, ilk kişisel sergisi "Şuuraltı Operasyonları"nı ise 2012 yılında Sanatorium'da gerçekleştirmişti. Arslan kurucuları arasında yer aldığı Periferi Kolektif, Sürrealist Eylem Grubu ile birlikte Yıkım 2011, Ubik Project, Gerçeklik Terörü gibi bir çok sergi, performans ve kolektif etkinliğin içinde ve koordinasyonunda yer almıştır. Ayrıca Siber Gnosis dergisinin editörlüğü yürütmektedir.

Arslan'a göre 21. yüzyılın "yeni" sanatçısı sürekli denemek, yeni ifade yolları bulmak, çağın akışkan ruhu ile uyum içinde olmalıdır. Bunun Arslan için neticesi; 21. yüzyıl sanatçısı "mutant" bir sınır ihlalcisi olmalı, hiç bir disipline bağlı kalmadan ruhsal ilişki kurduğu alanlarda üretmekten çekinmemelidir. Farkındalığın ve empatinin arttığı bir çağda sanatçı kendini gerçekleştirme düşü yanında, sanatın herkesçe yapılabileceği bir dünyanın da düşünü içinde büyütebilmelidir.

Basılı materyali yeniden kurgulayarak üretilen bir sanat olarak kolaj, bunu nesneler ile yeni ilişkiler kurarak yaratan asamblaj; montaj sanatı ustası olarak nitelendirilebilecek sanatçının ülkemiz sanatı içinde özgün konumunun altını çizen unsurlar.

Arslan'a göre 21. yüzyılda sanat; çağın anında var olabilirlik, sürekli hız, değişim / dönüşüm potansiyeli ve artan farkındalık ile uyum içinde olmalıdır. Bunun sanatçının üretimine yansıması ise eklektik olmaktan çekinmemek, sürekli yeni bağlar, bağlamlar, ilişkiler aramak ve bunu üretim eksenin merkezine koymaktır. Kuşkusuz bu heveste sanatçının avangard geleneği sürekli bugünden düşünen yaklaşımının ve kendini yakın hissettiği "ready- made" sanat pratikleri ile kurduğu ruhsal bağın önemi vardır. Sanatçı bu hevesle hiç çekinmeden resmi ile kolajı, heykeli ile şiirini iç içe geçirir. Arslan için montaj, 21. yüzyıl mutant sanatının merkezinde yer alır ve sanatçı bu sanatın yaşadığı ülkedeki bakir konumunun farkındadır. Birkaç dergi ya da basılı materyalle hiç bir kurguya, hikayeye dayanmadan anlık üretilen, kes-yapıştır (cut-up) üretimler ile kendi montaj sanatı arasında kesin bir çizgi çizer.

Onun için farklılıkları kesiştirme olasılıkları sunan montaj sanatı, melezleştiren, ötekilemeyi kaldıran estetik bir yaratı olmak yanında, daha yaşanılası bir dünyayı özlemleyen etik bir yaşam biçimi, bir ütopya arayışıdır. Bu yüzden sanatçı insan tarihinin kültür birikimi olan basılı materyallere ve onun yaşanmışlıklarının izlerini / dokunuşlarını içinde taşıyan nesnelere sezgisel bir aşkla yaklaşır. Onlar birer nesne olma yanında hepsi içinde birçok farklı yaşanmışlığın sihirli izlerini taşır ve kuşkusuz sanatçının onlarla kurduğu iletişim sezgisel olduğu kadar da tinseldir de...

Sanatçı işte bu özenle onları resimlerine, montajlarına taşır. Kuşkusuz bu ihtimam anlık bir hevesin ürünü değildir. Sanatçı aynı zamanda sürekli sahada arayışta olan bir "stalker", bir koleksiyoncu ve bir tasnifçidir. Onu özel baskıların peşinde sahaflarda, müzayedelerde görmek; ya da tek bir nesnenin peşinde antikacılarda ya da bit pazarlarında yakalamak mümkündür.

O bulduğu her nesneyi öznel varlığını içsel olarak kabul edip, kendi simya masasına alır ve onu yeniden tanımlamaya, adlandırmaya koyulur. İstifçi olduğu kadar tasnifçi, ansiklopedici olduğu kadar indeksçidir aynı zamanda. Bulduğu basılı mataryeli bir cerrah titizliği ile ayırır, keser ve ardından gruplandırarak, dosyalar. Kuşkusuz bu kataloglama çalışmasıyla bir kütüphaneciyi çağrıştırır uğraşı.

Sonra sürecin üretim aşmasına geçilir, sanatçı önce kendine bir hikaye kurar, daha sonra seçtiği imgelerin arşivinden karşılıklarını çıkarır ve üretiminin malzeme ile kurgu boyutuna geçer. Bu uygulamada kestiği basılı malzeme ile renge ve boyanın yüzeyde yarattığı kutsallığa saygısı ile resmini ya da nesneleri kendi farklılıklarını bir zenginlik içinde yan yana getirerek, birleştirir. Kuşkusuz sanatçı Walter Benjamin'in deyişiyle bu eskimiş/gözden düşmüş nesnelerdeki devrimci enerjinin farkındadır. O; tüketime dair hayatımızın ölüme terk ettiği nesneleri alır ve sanatı ile onlara ruh üfler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder