Bu Blogda Ara

4 Nisan 2014 Cuma

Fransa'da Atatürk İmajı; Kolera ve Yazgı: İnsanın Alnına Ne Yazıldıysa O Olur!

[KanalKultur] - Toplumsal Tarih'in, ocak 2006'da yayınlanan 145. sayısı tarihin çok çeşitli alanlarına uzanıyor: 1800'ler İstanbul'unun kolera salgınıyla sınavı, Anadolu'da yaşayan bir gökbilimcinin kendi dönemini aşan araştırmaları ve şanssızlığı, Osmanlı'nın son dönemlerindeki kadın fotoğrafçıların hikayesi, Notre Dame de Sion'un 150 yıllık gelişimi ve ilk kez açılan arşivinden notlar, 1920 ve 30'lu yıllarda Atatürk'ün Fransa'da bıraktığı izlenim, Aleviliğin İslamiyet öncesindeki düşünsel kökenleri...

Arşivleri Açılan Notre Dame De Sion'un Hikayesi - Notre Dame de Sion'un, talebelerinin yazdığı günlüklerden oluşan 150 yıllık arşivi ilk kez açılıyor... Arşivler okula ve öğrencilerine dair ilginç bilgilerle dolu. Arşivlerden anlaşıldığı kadarıyla okulun rahibeleri okulun kurulduğu dönemde tuttukları günlüklerde ilk elli yıldaki politik olaylara fazla ilgi göstermemişler. Ayrıca şehir hayatının okul binasına sızmamasını tercih ettikleri anlaşılıyor. Yine de dönemin ekonomik zorlukları, paranın değer kaybetmesi, yangınlar, tahtın el değiştirmesi, Fransız İmparatoriçesi'nin İstanbul'u ziyareti gibi olayların yansımalarını günlüklerde görmek mümkün. Notre Dame de Sion, hem Avrupa'daki, hem de Türkiye'deki siyasi hareketlenmelerden doğrudan etkileniyor, birçok değişim geçiriyor. Saadet Özen, Türkiye ve Avrupa'daki politikalardan doğrudan etkilenmiş, çok farklı değişimlerle bugüne gelmiş lisenin bilinmeyen öyküsünü yazıyor.

Şanssızlıkların Uzattığı Esaret - I. Dünya savaşında Sarıkamış ve Ardahan muharebelerinde esir alınarak Rusya'ya götürülen askerler, ülkelerine dönmek üzere 1921 Şubat'ında yola çıktılar. Ancak yolculuk beklediklerinden çok daha uzun ve çileli geçti. Krasnoyarsk'tan, Vlodivostok'a, oradan Hint Okyanusu'na ve nihayet Yunanistan'a kadar uzanan çetin bir esaret macerası... Ayşe Çavdar, binlerce askerin trajik esaret ‘serüveni'ni, dönemin diplomatik çabaları ve esirlerin günlükleriyle harmanlayarak anlatıyor.

İstanbul'da İlk Kolera Salgını - İstanbul, kolera salgınıyla 26 temmuz 1831 günü başlayan ilk vak'alarla tanıştı. Kentin şanssızlığı, bu sıralarda şehirde veba vak'alarının da olmasıydı. Henüz karantina teşkilatı da kurulmamıştı. 1865'teki büyük salgında ise meyvelerden iyi olmuş armut dışında karpuz, kavun, üzüm ve hıyarın zararlı olduğu ilân edilmişti. Bu salgında İstanbul'da hıyar üretimi ve tüketimi yasaklandığı halde Müslümanlar "insanın alnına ne yazıldıysa o olur" gerekçesiyle bahçelerinde hıyar yetiştirip yiyorlardı.

1907-1908 arasında İstanbul'da görülen kolera vak'alarının Rus hacılardan kaynaklandığı anlaşılınca, Rusya'dan ve diğer koleralı ülkelerden gelen hacı adaylarını taşıyan vapurların İstanbul'a uğramaları yasaklandı. Fakat vapurlarda ölen koleralıların denize atılması ve kolera basili ihtiva eden gaitaların denize bırakılmasıyla Boğaz sularına da kolera bulaştığı ileri sürüldü. Bu yüzden birçok kişi Boğaziçi'nde ne kayığa binmiş ne de balık yemeğe cesaret etmişti. Veba salgınlarının üzerine gelen ilk kolera salgınının bilançosu ağır olmuştu: 5-6 bin ölü. Nuran Yıldırım'ın kaleminden İstanbul'un ilk kolera salgınıyla mücadelesi...

Önce "Diktatör" Dediler, Sonra "Reformcu"... Fransızlar Atatürk'ü Nasıl Bilirdi? - Fransa'nın, 1920'li yılların sonundan itibaren, özellikle de 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk'e ilgisi arttı. Bu dönemde Atatürk hakkında yayımlanan kitap ve makalelerin sayısı gözle görülür bir şekilde yükseldi. 1920'lerde Türkiye'deki siyasi rejimi "diktatörlük", rejimin kurucusu Atatürk'ü de "diktatör" ilân eden Fransız gözlemcilerdeki bu olumsuz imaj, 1930'larda yerini övgü dolu eserlere bıraktı. Dönemin Fransa'sının gözünde Atatürk nasıl bir imaja sahipti? Pınar Dost bu sorunun cevabını arıyor.

Osmanlı'nın Astronomiyle İmtihanı - Osmanlı'nın Takiyüddin'i, Danimarka'nın Tycho Brahe'i... İkisi de gökbilimci. İkisi de aynı yolda ilerleyip yıllarca "Kuyrukluyıldızı" araştırıyor. Takiyüddin ile Brahe'nin birbirlerinden habersiz biçimde aynı kuyrukluyıldıza ait bilimsel hesaplamaları yapmalarına rağmen, Takiyüddin'in III. Murad'a sunduğu "ilmi muhtıranın" aslının günümüze kadar ulaşmaması yüzünden kuyrukluyıldızın adı tarihe "Takiyüddin Kuyrukluyıldızı" olarak değil de "Tycho Brahe Kuyrukluyıldızı" olarak geçiyor. Ayşe Hür, Takiyüddin'in bu "tarihi" şanssızlığını ve Osmanlı'nın astronomi araştırmalarıyla imtihanını yazıyor.

Nazım'ın Mektubu Ve El Yazısı - Nazım Hikmet'in "O Duvar Mukaddime" isimli şiirinin Fransızca çevirisiyle ilgili mektuplaşmaları ve kendi el yazısıyla şiiri Toplumsal Tarih'te... Doktor Şefik Hüsnü'nün çevirisini çok beğenen Nazım Hikmet kendisine neler söylüyor? Toplumsal Tarih, Türk solunun tarihindeki ilk siyasi çekişmelere dair belgeleri sunmaya devam ediyor. TKP'nin kendileriyle ilişkiye geçmek isteyen Mustafa Nafi isimli bir siyasetçiyle ilgili raporu gün ışığına çıktı. Mete Tunçay'ın sunuşuyla...

Fransız Tarihçilerden Bildiri - Fransız tarihçilerin geçtiğimiz ay parlementolarına verdiği, Türkiye'de kapsamından farklı olarak Ermeni meselesiyle ilişkilendirilen bildirinin tam metni ve tarihçilerin değiştirilmesini istediği maddelerin tam hali Toplumsal Tarih'te.

Kutsal Alanda Güç Gösterisi - Küçük Asya'nın (Asia Minor) güneybatısında bulunan ve İ.Ö. 4. yüzyılda inşa edilen Labraunda Kutsal Alanı'nın hikayesi... Yüzyıllar öncesinden iktidarların sembollerle yürüttüğü güç gösterisi... Pontus Hellström kaleme alıyor. [KanalKultur]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder