Bu Blogda Ara

30 Nisan 2014 Çarşamba

Ramazan Çakıroğlu: Bir Bilge Ağaç

Ramazan Çakıroğlu
[© Ramazan Çakıroğlu - KanalKultur] - İnsanlar gibi "anıt ağaçlar" da tarihin taşıyıcısıdır. Sadece anıt olanlar mı? Özünde tüm varlıkların tarihi taşıma ve yaşatma görevi vardır... Tarih demek, özünde yaşadığımız demektir... Yoksa; yaşadığımız ve elimizden tutan gelecek neyin üstünde duruyor?... Canlı ve cansız tüm varlıklarıyla bu dünyanın ve evrenin değil mi?...

Öyleyse, insanoğlu hem kendi türüne hem de bu varlıklara çok yakın ve anlayışlı davranmak zorundadır... Gün gelir, bastığı toprak, üstünde yaşadığı dünya ayağının altından, gelecek de ellerinden kayar gider...

Anlatacağımız, her seferinde daha da geniş ve güçlü şeyler düşündüren bir ağacın kısa öyküsüdür... İnsanlar ve ağaçlar arasındaki bağı tanımlayan, ender örneklerden biridir...

Sözümüze konu olan, meşe ağacı, Dünya üzerinin Zonguldak coğrafyasının, Gökçebey ilçesi Veyisoğlu Köyü'ndedir... Kahramanımız, eski bir Roma mezarlığı içinde yer alan bir meşe ağacıdır... Kahraman diyoruz, çünkü bir ağaç için, kara yağmura, çamura ve insan baltasına karşı beş yüz yıldan fazla direnmek kolay değildir... İnsan dediğin en fazla yüze kadar yaşar...

Başlangıçta, bu direngen ağacı doğa gönüllüsü Nail Yurtaçan ve eğitimci Ali Rıza Yılmaztürk fark ederler... Bu iki insanla birlikte ilçeden bir çok kafadarın da el ele vererek "anıt ağaç" olarak tescil ettirdikleri, çevre düzenini yaptıkları bir meşe ağacıdır bu... Dile kolay, beş yüz yıldan fazla yaşı olan, devirler görmüş bu ağaç, geçmişte de şimdi de insanların önemli bir buluşma yeri olmuştur...

Bilge bir ağaç dedik. Belki "ağacın da bilgesi mi olurmuş?" diyenler çıkacaktır. Öykümüzü yine de anlatalım...

Bilge ağacın; yöre halkından ve çok uzaklardan ziyaretçileri geliyor. Öğretmenler, öğrenciler, akademisyenler, aydınlar geliyor... Ağaçla birlikte vadiyi, dağları seyrediyorlar... Karşı tepede ormanlarla kaplı tepeleri... Karasalih Dağı'nı... Kara Salih Efsanesi'nin geçtiği yerleri.... Aloğlu Kalesi'ni... Ufuk çizgisinin yakınında, solunda ve sağında serpilmiş insan emeği kokan köyleri... Güneyden Kuzeye doğru akıp giderken, ana rahmi gibi yatağında tarih ve arkeoloji barındıran milyon yılların Filyos ırmağını...

O insanları buluşturuyor bu bilge ağaç... Bilge ağacın yanında en son görülen; tarihçi bir bilim kadını, bir arkeoloji doçenti ve Ispartalı bir orman mühendisiyle biyolog eşi idi...

Lakin, beş yüz yıldan fazla yaşı olan bu palamut meşesi, yıllara dayanamamış ve insanlar gibi o da amansız bir hastalığın pençesine düşüvermiş... Şimdi aynı kafadar ekip, bu ağacı yaşatmak için elbirliği içindeler... Yazı yazdıkları devlet makamlarından cevap bekliyorlar. Konuyla ilgili, kimi görseler yardım almaya çalışıyorlar... Yardım etmek isteyen insanların bile yüzüne bu ağaç huzuru yansıyor...

Gerçi, ağacın yer aldığı tepe; yağmur dualarına ve kesilen kurbanlara ev sahipliği yapmış. Yine muhtemeldir ki burası arkeolojik dönemde de bir sunak yeridir. İçinde bulunduğu mezarlığın muhtemel tarihi Roma dönemine kadar uzanıyor. Vadiye hâkim büyük ve eski bir Roma mezarlığı içinde olan ağacın, onu insanların gözünde kutsallaştıran bir öyküsü var...

Söylentiye gelinecek olursa; geçmiş yıllarda genç bir adam, bu ağacın bazı dallarını odun yapmak üzere keser. Ve evinin ocağında yakmaya başlar. Dallar yandıkça adamın gözleri sönmeye, eli ayağı tutmamaya başlar. Hemen köyün yaşlı ninesine koşarlar. Yaşlı nine dalları nereden kestiklerini sorar. "Mezarlıktaki Ulu Meşe'den" diye yanıt alınca, yaşlı nine; "Hemen ağacın kalan dallarını ve küllerini aldığınız yere bırakın" der... Neye uğradığını şaşırırlar... Derhal, söylenileni yaparlar... Koca Meşe'nin küllerini dibine dökerler. Ağacın dallarını ise uygun şekilde ve sessizce korkuyla karışık bir saygıyla ağacın yanına bırakırlar... Eve dönerler... Koca Meşe'nin dallarını kesen gencin gözleri rahatlamaya başlamıştır... Bir süre sonra derin bir uykuya dalan genç, sabaha gözleri açık ve eli ayağı yeniden tutuyor olarak uyanır... İşte oradaki Koca Meşe, bunun için bilge ve ulu bir ağaç olarak bilinir...

Artık altında öğrencilerin öğretmenleri ile birlikte ders yaptığı bu Koca Meşe, insanlara bilgeliği ile ders vermeye devam ediyor. Nice düğünlere, gelin alaylarına, korkulara, sevinçlere ve üzüntülere tanıklık etmiş. Anadolu'nun insan toplulukları ile harman olduğu dönemlerden gelen Koca Meşe'nin bulunduğu alanda, halk arasında "Canlı Taş" olarak adlandırılan ve zaman zaman ortadan kaybolup tekrar eski yerinde görüldüğü, bu zaman dilimi içinde; Kurtuluş Savaşı'na katıldığı söylencesinin kahramanı silindir şeklindeki iki taşı da yakınında barındıran Koca Meşe, yıllara meydan okurcasına ayakta kalmaya ve ders vermeye devam etmektedir...

Bugün, nice erenlerin, evliyaların ve kahramanların yattığı insan tarihi olan mezarlığın bekçisi olan Koca Meşe'nin dalları sayesinde; genç kızların, gelinlerin, delikanlıların, yaşlı genç herkesin dualarını gökyüzüne taşıdığına ve dileklerinin kabul olduğuna inanılır... [© Ramazan Çakıroğlu - KanalKultur]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder