Bu Blogda Ara

30 Aralık 2014 Salı

Mahmut Karatoprak - Kırkikindi Gölgeleri

© Mahmut Karatoprak
Mahmut Karatoprak'ın "Kırkikindi Gölgeleri" adını verdiği kişisel resim sergisi, 19 aralık 2014 - 6 ocak 2015 tarihleri arasında Nurol Sanat Galerisi'nde (Ankara) sanatseverlerle buluşuyor...

Mahmut Karatoprak 

1953'de Kayseri'de doğdu. 1973'de Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'na girdi ve 1978 yılında Mustafa Aslıer Atölyesi'nden mezun oldu. Aynı yıllar başta Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Milliyet Sanat olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde grafik, illüstrasyon, karikatür ve strip-bant çalışmaları yaptı. Üç eseri, Basel Plastik Sanatlar ve Karikatür Müzesi'ne kabul edildi. 1978 – 81 yılları arasında İsviçre (Zürih) ve Almanya'da grafik çalışmaları, Münih'de Bastel Verlag, Hamburg'da Kelter Verlag'da illüstrasyon, çizgi roman ve resim çalışmaları yaptı. 1985'de Axel Springer Verlag için çalışmalar, Genschpenster Dergisi'nde kapak ve çizgi romanlar yaptı. 1985'den bu yana Almanya'daki Hörzu Dergisi'nde çalışmaları yayımlandı. 1997'de İstanbul'a döndü. Milliyet, Radikal, Elle, Maison Francoise, Options Dergileri'ne illüstrasyon yaptı. 2002'de Kayseri'de yaşamaya başladı. Halen Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Öğretim Görevlisi olarak çalışıyor..

Mahmut Karatoprak - Kırkikindi Gölgeleri / 19 aralık 2014 - 6 ocak 2015; Nurol Sanat Galerisi, Gelincik Sok. 2/2 Güvenevler - Ankara; Tel.: 0312 468 86 70 

Yaratıcı Eylem ve Toplumsal Hareketler Atölyesi

Anadolu Kültür, Ermenistan ve Türkiye'den toplumsal ve politik meselelere ilgi duyan ve bu konular üzerine çalışan kişileri 26-31 mart 2015 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleşecek olan Yaratıcı Eylem ve Toplumsal Hareketler Atölyesi'ne davet ediyor.

Altı gün sürecek olan atölye, politik sanat, aktivizm, yaratıcı direniş, toplumsal hareketler gibi konuları tartışmaya açmanın yanı sıra katılımcılar arasında deneyim paylaşımının da yapılacağı bir platform sağlamayı amaçlıyor.

Yaratıcı Eylem ve Toplumsal Hareketler Atölyesi sırasında Türkiye, Ermenistan ve farklı ülkelerden gelecek olan akademisyenler ve uzmanlar tarafından örnekler aktarılırken, katılımcıların ilgi alanları doğrultusunda şekillenecek etkinlikler de düzenlenecek.

Tartışma grupları ve saha ziyaretlerinin yer alacağı atölye boyunca, katılımcılar çalışma alanlarına göre ortak eylem grupları oluşturup birlikte çalışma ve üretme fırsatı da bulacaklar.

Son başvuru tarihi 23 Ocak 2015 Cuma, saat 17.00!

Gerekli bilgiye creativeaction@anadolukultur.org adresinden ulaşabilirsiniz.

28 Aralık 2014 Pazar

Kış Ortası

[KanalKultur] - Galatea Art Gallery 6 - 23 ocak 2015 tarihleri arasında  MSGSÜ GSFMezunları ve Akademisyenlerinden oluşan "Kış Ortası" isimli karma sergiye ev sahipliği yapıyor.

Çağdaş sanatı bilimsel yöntemlerle zenginleştirmeyi, öğrencilerinin bu yönde gelişmesine katkı sağlamayı ve sanatsal yapısını evrensel değerlere taşımayı hedefleyen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunları ve akademisyenlerinden oluşan 12 genç kuşak sanatçının (Deniz Defne Acerol, Hayri Ağan, Yiğit Altınparmakoğulları, Levent Aygül, Fatih Dülger, Tarık Töre Elgay, Devrim Karakuş, Begüm Mütevellioğlu, Hilal Onur, Can Özal, Derya Ülker ve Kadir Selçuk Yaşa) eserlerinin yer aldığı "Kış Ortası" karma resim ve heykel sergisi 6 - 23 ocak 2015 tarihleri arasında Galatea Art Gallery’de sanatseverlerle buluşuyor. [KanalKultur]

MSGSÜ GSF Mezunları ve Akademisyenleri "Kış Ortası" Resim ve Heykel Sergisi / 6 - 23 ocak 2015; Galatea Art Gallery, Asmalımescit Mah. Sofyalı Sok. No:12/3, Beyoğlu - İstanbul; Tel.: +90 212 245 80 38

27 Aralık 2014 Cumartesi

Süheyla Taşçıer: O Günler Bugünler

Süheyla Taşçıer
[© Süheyla Taşçıer - KanalKultur] o günler bugünler

"radyoyu kapatın da türküler biriksin" diyen neslin torunuyum
yüksek öngörü ailemin en büyük kadınından gelmiş ve bugün CD
telefonla çok erken tanışmış annem
ilk "ALO" 1949
doğmuşum çok çok çok sonra
sekizinci sıraya yerleşirken ailede
yaramazlıklarıma oturdu acele büyümenin telaşı
telefon oyuncağımdı
"EVDE TEK BAŞINA" repliğini altı yaşında yazdım
ve
oynadım
şu adreste hasta var
şu adreste yangın var
haber oldum gazetelere
o zaman tespit eden de yoktu adım düşmedi
bu oyuna "ihbar edenin adı ve soyadı" sorulunca noktayı koydum
sonra düşündüm oyunlara nokta konulmaz ki

virgül dedim
yeni
yeni
oyunlara yol aldım

radyoevini çevirmeye başladı parmaklarım
kerim afşar
macide tanır uygunsa görüşebilir miyim
kocaman sesler nasıl sığardı küçücük ahizeye

sokak lambaları yanarken
kulağıma döküldü sesler
buyurun ben kerim afşar
buyurun ben macide tanır

13 Aralık 2014 Cumartesi

Karikatürlerle İnsan Hakları - Göçmen Hakları

Türkiye Barolar Birliği ile Karikatür Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen bir etkinlikle, Ankara'da [Barış Manço Caddesi 1366 Sokak No: 3, Balgat - Ankara] 13 aralık 2014 - 10 ocak 2015 tarihleri arasında "Karikatürlerle İnsan Hakları - Göçmen Hakları" başlıklı bir sergi düzenleniyor.

Tan Oral, Eray Özbek, Nezih Danyal, Recep Bayramoğlu, Ümit Öğmel, İzel Rozental, Emre Yılmaz, Ferit Avcı, Sait Munzur, Şevket Yalaz, Mustafa Saryal, Musa Gümüş, Muhammet Şengöz, Oğuz Gürel, Hicabi Demirci ve Erdem Çelik karikatürleriyle sergiye katkı veriyor.

12 Aralık 2014 Cuma

Handbuch Christentum und Islam in Deutschland

"So ist die Abhandlung über das Alevitentum die wohl beste Zusammenfassung zu dieser Thematik in deutscher Sprache, die sowohl auf die Geschichte, Lehren und rituelle Praxis als auch auf das Selbsverständnis als Muslime oder Nichtmuslime eingeht." [Prof. Dr. Dr. Peter Antes: "Rezension"]

Praktisches Arbeitsmittel und Grundlage für den Dialog: Im "Handbuch Christentum und Islam in Deutschland" analysieren christliche und muslimische Autoren, wie Zusammenleben gelingt.

Wie bestimmen die religiösen Grundhaltungen von Christen und Muslimen das Zusammenleben hierzulande? Wie ist die Situation der dauerhaft hier lebenden Muslime, die keine deutsche Staatsangehörigkeit besitzen? Was sagen Wissenschaftler zu den religiösen, sozialen und politischen Hintergründen konkreter Probleme und Konfliktfelder? Wo besteht akuter, wo langfristiger Handlungsbedarf? Gibt es gelungene und vorbildliche Integrationsprojekte - und was zeichnet sie aus? Experten muslimischer und christlicher Provenienz zeigen die gesellschaftlichen, rechtlichen und politischen Aspekte des Zusammenlebens von Muslimen und Christen aus muslimischer und christlicher Perspektive. Die grundlegende Orientierung.

Havva Engin, Mouhanad Khorchide, Mathias Rohe, Ömer Özsoy, Hansjörg Schmid (Hg.): Handbuch Christentum und Islam in Deutschland. Grundlagen, Erfahrungen und Perspektiven des Zusammenlebens. 1. Auflage, Verlag Herder, Freiburg im Breisgau 2014, 2 Bde., zus. 1297 Seiten, ISBN 978-3-451-31188-8

Weitere Informationen zum Buch erhalten Sie unter diesem Link: http://eugen-biser-stiftung.de/Handbuch_Christentum_und_Islam_in_Deutschland.594.0.html

Die Araber und der Islam in Spanien. Ein Modell für die Toleranz zwischen den Religionen? Eine psychohistorisch-tiefenpsychologische Interpretation

Die islamischen Araber kamen 711 nach Spanien auf Bitten der dort verfolgten Juden und eroberten den Süden des Landes.

Hier entwickelte sich nun eine jahrhundertelange kulturelle Hochblüte, in der eine gewisse Toleranz zwischen den drei monotheistischen Religionen herrschte. Das weibliche Prinzip des Eros drückte sich dabei besonders in der Verehrung und Wertschätzung der Frau durch Liebesdichtung und Mystik aus.

Die christlich regierten Regionen im Norden Spaniens gewannen im langen, zähen Glaubenskrieg der "Reconquista" den größten Teil des Landes zurück – mit Ausnahme von Granada, wo die Araber noch bis 1492 den Höhepunkt ihrer Kunst und Kultur im kristallenen Königspalast der Festung Alhambra voll entfalten konnten. Der Vortrag versucht diesen historischen Prozess zwischen 711 und 1492 mit tiefenpsychologischen Kategorien von C. G. Jung, Erich Neumann, Sigmund Freud und Erich Fromm, aber auch mit Elementen der Geistes-, Symbol-, Literatur- und Kunstgeschich...

Dr. phil. Friedrich Schröder - Die Araber und der Islam in Spanien. Ein Modell für die Toleranz zwischen den Religionen? Eine psychohistorisch-tiefenpsychologische Interpretation / Freitag, 12. Dezember 2014, 19:00 Uhr, im Vortragsraum der Yavuz Sultan Moschee, Luisenring 28, 68159 Mannheim-Jungbusch; Eintritt frei

11 Aralık 2014 Perşembe

Cemal Erez - Bir Bürokratın 24 Saati

Cemal Erez - Karabasan

Cemal Erez - Kokteyl

Cemal Erez - Gizli Oturum
[KanalKultur] - Galeri Selvin'in 30. kuruluş yıl dönümü sanat etkinliklerinden ikincisi / 5 aralık 2014 - 4 ocak 2015 tarihleri arasında, Tütün Depo'sundaki Cemal Erez'in "Bir Bürokratın 24 Saati" isimli resim sergisi ile devam ediyor.

Cemal Erez'in "Bir Bürokratın 24 saati" adlı resim sergisinde, iktidarların, kendi güçlerini korumak üzere yarattıkları, çelişkiler ve saçmalıklarla kitlelerin öneri ve girişimlerini engellemek üzere yapılandırılmış atanmışlar güruhunun soytarılıkları, bir sanatçının gözüyle ironik bir tavır içinde yorumlanıyor.

Sanatçı, bu sergiyi 2002 -2010 yılları arasında, Paris-İstanbul gelgitleri süresince eskizler halinde tasarlamış ve 2011-2013 yılları arasında İstanbul'daki atölyesinde gerçekleştirmiş.

Cemal Erez

1973 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugünkü adıyla Mimar Sinan Üniversitesi) Grafik Sanatlar Bölümü'nden mezun oldu.

1980-1983 yılları arasında Paris'te Des Arts Decoratifs Okulu Animasyon Bölümü'nde eğitimini sürdürdü.

Cemal Erez - Uyanış
1980-1990 yılları arasında, Fransız Kültür Bakanlığı Sinema Merkezi sübvansiyonları ile yönetmen olarak filmler gerçekleştirdi, Paris'deki büyük animasyon stüdyolarında çalıştı.

1990-1997 yılları arasında TC.Kültür Bakanlığı'ndan aldığı subvansiyonlarla filmler gerçekleştirdi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1989-2000 yıllarında resim çalışmalarıyla ortak sergilere katıldı.

2000-2010 yılları aralığında Fransız Kültür Bakanlığı ve Fransız televizyonu 2. kanal tarafından aldığı sübvansiyonlarla animasyon filmleri gerçekleştirdi.

2004 yılından bu yana Bahçeşehir Üniversitesi VCD bölümünde Animasyon ve Desen dersleri veriyor ve resim çalışmalarını sürdürüyor. [KanalKultur]

Cemal Erez - Bir Bürokratın 24 Saati / 5 aralık 2014 - 4 ocak 2015; Tütün Deposu - Galeri Selvin Etkinliği, Depo / Tütün Deposu, Lüleci Hendek Caddesi, No:12, Tophane - İstanbul; Tel. (0212) 292 39 56-57 

Başrolde İşçiler ve Göçmenler - 6. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali

Documentarist tarafından İstanbul'da düzenlenen Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, 13-17 aralık 2014 tarihleri arasında altıncı kez gerçekleşiyor. Her sene belli temalara odaklanan festival programının bu seneki ana temaları, 'iş cinayetleri' ve 'göçmenlik' (yerinden edilmiş insanlar) olarak belirlendi. Festival programında Gezi belgesellerine de özel bölüm ayrılıyor.

Madenciler başta olmak üzere işçileri konu alan pek çok filmin gösterileceği festivalde, sinema tarihinin önemli ustalarından Georg Wilhelm Pabst'ın 1931 tarihli yapıtı "Maden Trajedisi" (Kameradschaft) ile Ertem Göreç'in "Karanlıkta Uyananlar" (1964) adlı filmlerine özel gösterim yapılıyor. Program, ayrıca Türkiye'deki işçilerin yaşam ve çalışma koşulları üzerine yapılmış bir dizi belgesel ve kurmaca film içeriyor.

Çağımızın en kangren sorunlarından biri olan 'yerinden edilmişlik' konusu da festivalde bir dizi film ve bir panelle ele alınıyor.  Bu bölümdeki filmler, başta Suriye ve Filistin halkları olmak üzere, savaş, yoksulluk veya siyasi görüşleri nedeniyle yerini yurdunu terk eden insanların öykülerine odaklanıyor. 6. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali kapsamında Çağımızın Yerinden Edilmiş Halkları: Filistinliler ve Suriyeliler başlığı altında, bu ülkelerden sığınmacıların katılımıyla bir de yuvarlak masa toplantısı gerçekleştiriliyor.

Geçen sene de festivalde yer bulan Gezi direnişi seçkisi, bu yıl yeni filmlerle devam ediyor. Seçkide bir kaç yeni belgeselin yanı sıra, Reyan Tuvi'nin Antalya Altın Portakal Film Festivali programından çıkarılması büyük tepkilere yol açan "Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek." adlı filmi bir kez daha seyirciyle buluşuyor.

Hangi İnsan Hakları? Film Festivali'nin geleneksel etkinliklerinden olan Video-Eylem Atölyesi yeni bir içerikle geçekleşirken, video-eylem tarzında üretilen film örnekleri festival boyunca 'Tanıklıklar' başlığı altında bir ekranda gösteriliyor. Festival kapsamında ayrıca Alternatif Kentsel Gelecekler konulu bir atölye ile Müşterek Alanların Geri Kazanımı başlıklı bir seminer düzenleniyor.

Festivalin geleneksel bir etkinliklerinden olan ve yıl içinde çeşitli kentlerde gerçekleştirilen Çocuklarla Atölyeler devam ediyor. Festivalin hemen ardından, çocuk atölyesi gönüllüleri Urfa'da Suriyeli çocuklarla, Soma'da da madenci ailelerin çocuklarıyla video ve sanat atölyeleri gerçekleştiriyor.

6. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali'nin SALT Beyoğlu, Aynalıgeçit Etkinlik Mekânı, Tütün Deposu ve SALT Galata'da gerçekleşecek film gösterimleri ve tüm etkinlikleri ücretsiz olarak izlenebilir.

Şeyda Cesur - Update

Şeyda Cesur - Cactus,
Tuval Üzerine Yağlı Boya | Oil on Canvas,
146 x 210 cm., 2014
[KanalKultur] - Şeyda Cesur, "Update" adını verdiği kişsel sergisiyle 25 kasım 2014 - 20 aralık 2014 tarihleri arasında, Merkur'de sanatseverlerle buluşuyor.

Bugün hepimiz medyanın çocukları sayılırız. Biçimlendirdiği yeni enformasyon yapıları ile çekim merkezimiz haline gelen sosyal medyaya tıpkı örümceğin görkemli tasarımıyla yaptığı ağa doğru çekilmesi gibi hızla çekiliyoruz. İmaj, imge ve gerçeği arasında kopamadığımız ancak tutsak kalmayı da istemediğimiz karmaşık ama sıkı bir bağ oluştu.

Kendimizi sürekli güncelleyerek her gün biraz daha doluyor ve yükleniyoruz. Bu bağlamda Şeyda Cesur'un "Update" ismini verdiği yeni sergisinde, sanatçı sanatı yoluyla müdahalede bulunuyor. Üst üste gelerek birbirini örten yağlı boya katmanlarıyla eserlerini oluşturan Cesur, bu şekilde farklı bir teknik dil kuruyor.

Sanatçının ifadesiyle:

Şeyda Cesur - Wolf,
Tuval Üzerine Yağlı Boya | Oil on Canvas,
150 x 180 cm., 2014
"Yaratmayı engelleyen her şey eninde sonunda yaratmayı kamçılar. Ben çalışmalarımda farkına varmanın, sorgulamanın, yargılamanın, kısacası imgenin biçime dönüşmüş hâlini ironik bir kurgu ile örtüştürüyorum. İmgeyle ve özellikle tekrar dönüşen tarafıyla ilgileniyorum. İmge ve gerçeği arasındaki bu kurgu mutlaka sanatçıyı da içine alır. Çünkü sanatçının sezgi ve duygu dünyasına dair her şey bu kurguya eklenmiştir. En etkili vurgularından birini Âşık Veysel'in "Güzelliğin on par'etmez / Bu bendeki aşk olmasa" dizelerinde bulan bu durum, insan zihni ve sezgileri olamadan varlığın anlamsızlığını ortaya koyar. İmge, duyuyla edinilen bir deneyimin zihindeki görüntüsü; diğer bir deyişle düşünsel bir resimdir. Her bir imge dış dünyaya ait gözlemleri bulundurur ve bir seçme yapar. Sanatçı bu süreçte bir katalizördür, duyarlılığı ve hayal gücüyle seçtiği bu nesneler arasında bir bağlantı kurar, bu bağlantıyı günceller ve modernize eder. Sanatçı bu şekilde algısının farkını ortaya koyar. O "anda" kalır."

* * *

Şeyda Cesur - Phoenix,
Tuval Üzerine Yağlı Boya | Oil on Canvas,
150 x 180 cm., 2014
We can all be considered as the children of media today. We are being swiftly attracted to social media which has become our center of attraction by shaping its own information structures in the way a spider is attracted to the web it crafted with marvellous design. There occured a complex yet strong bond among the image, imagery and reality which we cannot escape but we also do not want to be imprisoned by.

We are more and more charged and loaded as we constantly update ourselves. From this perspective, the artist Şeyda Cesur interferes via her art in her new exhibition titled Update, By putting layers of oil paint on top of one another, the artists works on a different technical language.

Artist's own statement:

"Everyting which hinders creativity ultimately ends up promoting it. In my works, I bring the act of realization, questioning and judgment, in short the image turned into form, together with an ironic set up. I am interested in the image and especially its recycling nature. The setup between the image and reality definetly includes the artist as everything concerning the artist's world or instincts and emotions adds up to it. Finding one of its most powerful expressions in Âşık Veysel's verse "Your beauty is worthless / if my love wouldn't exist", this situation clearly shows the meaningless nature of existence without the human mind and intuitions. Image is the manifestation of an experience gained through the senses in the human mind, in other words, an intellectual representation. Every image consists of observations related to the external world and makes a selection. The artist's role in the process is that of a catalyzer as s/he makes connections among the objects chosen through perception and imagination. S/he constantly updates and modernize these connections and thus expresses the difference of his or her perception. S/he stays in "that moment".

* * *

Şeyda Cesur

1973'te Antalya'da doğdu. 1998'de Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nü; 1999'da Mimar Sinan Üniversitesi Yüksek Lisans Serbest Grafik Programı'nı bitirdi. [KanalKultur]

Şeyda Cesur - Update / 25 kasım 2014 - 20 aralık 2014; Merkur, Mim Kemal Öke Cad. Erenler Apt. No: 12 D: 2 Nişantaşı - İstanbul; Tel.: 0212 225 37 37

Tanzimat Devleti'nde Vergi Sistemi ve Toplumsal Adalet

Toplumsal Tarih'in aralık 2014'te yayınlanan 252. sayısı kapak yazısında Nadir Özbek, Tanzimat Fermanı sonrasında yeni vergi politikalarının nasıl uygulandığına, bu politikaların mültezim-sarraf-bürokrasi ağlarıyla uyumuna ve geniş köylü yığınları açısından vergi adaletinin ne derece tesis edildiğine bakıyor.

Nüket Esen, Ahmed Midhat'ın 1889 yılında Stockholm'de toplanan 8. Müsteşrikler Kongresi'ne Osmanlı Devleti adına temsilci olarak katılmasıyla başlayan Avrupa'nın farklı şehirlerini de kapsayan seyahatinin, yazar üzerindeki etkilerini değerlendiriyor.

Cansu Kılınçarslan, Tarih Vakfı'nın Aralık ayındaki "Yokuşun Başı: Demokrasi Mücadelesinde Tan Gazetesi (1935- 1945)" sergisi ve Tan matbaa ve gazetesinin tarihi hakkında serginin küratörü Gökhan Akçura ile bir söyleşi gerçekleştiriyor.

Fatma Coşkuner, Pera Müzesi'nde bulunan ve küratörlüğünü Prof. Tadeusz Majda'nın yaptığı "Polonya sanatında Oryantalizm" sergisini değerlendiriyor.

Emre Erol, 1914 Rum Tehciri sırasında yaşananları Balkan milliyetçiliğinin Batı Anadolu'ya sıçrayışı olarak değerlendirdiği makalesinde çok-milletli imparatorluk yerine ulus-devlet modeline geçişin bu olaylar üzerindeki etkisini ele alıyor.

Foti Benlisoy, Milli Mücadele sırasında Yunan ordusunun motivasyonunu bozmak niyetiyle Türk uçaklarından atılan Yunanca propaganda beyannamelerini ve bunların Yunan askerleri tarafından nasıl karşılandığını anlatıyor.

Sabahat Çıkıntaş - de-şif-re | de-cipher

Sabahat Çıkıntaş - isimsiz,
kaışık teknik, 155 x 145 cm., 2013
[KanalKultur] - İstanbul Mine Sanat Galerisi, Nişantaşı mekânında 17 aralık 2014 - 24 ocak 2015 tarihleri arasında küratörlüğünü Lütfiye Bozdağ'ın yaptığı Sabahat Çıkıntaş'ın resim, video ve enstalâsyonlarından oluşan "de-şif-re" başlıklı sergisi yer alıyor.

Sabahat Çıkıntaş, sezgileriyle sanat üreten bir sanatçı. Üretimlerinde etkilendiği ve resimlerinin arketipinde yer alan varlık ve zaman sorunsalı, onun tüm sanat anlayışının bir özeti olarak okunabilir.

Çıkıntaş, "de-şif-re" sergisi için ürettiği işlerinde; geçmiş anların donmuş kanıtları olan görüntülerin üzerine boya müdahaleleri ve yerleştirdiği kare biçimler ile dikkati çekiyor. Pisagor'a göre; ateş-hava-su-toprak gibi evreni oluşturan dört temel elementin sembolü olan kare, sanatçının resimlerinde yer alan en asal öge. Sabahat Çıkıntaş için kare, nesneler dünyasının sembolik durumlarını temsil ediyor. Kare üzerinden yaptığı biçimsel soyutlamalar sanatçının öznelci ve ifadeci bir tavırla gerçekleştirdiği kompozisyonlarında resim yüzeyini bölen, parçalayan, bazen de tümleyen yüzeyler olarak, onun kozmos içinde evrenselliği aradığı bir neoplastisizmi gözler önüne seriyor.

Sabahat Çıkıntaş - isimsiz,
tuval üzerine akrilik, 80 x 40 cm., 2014
Sabahat Çıkıntaş'ın üretimleriyle yaşamı aynı paralelde ilerleyen, gelişen bir paralel süreç olarak ortaya çıkıyor. Üretimlerinde kendini ve yaşamından kesitleri soyutlayarak dışavuran sanatçı, kendi tasarladığı kostümü giymesiyle kendi varlığını sanatıyla bütünleştiriyor. Tam ve bütün olarak, görünen ve görünmeyen, algılanan ve algılanmayan yanlarıyla içsel sezgilerini, duyumlarını "de-şif-re" ediyor, dudak hareketlerinden oluşan videosu ile kesik kesik heceler şeklinde serginin tematiği olan "de-şif-re" repliğini heceliyor.

d-e-ş-i-f-r-e------------de-şif-re-----d-e-ş-i-f-r-e----de-şif-re---deşifre---deşifre-----

* * *

"de-cipher"

In Istanbul Mine Art Gallery, Nisantasi venue, there is an exhibition named under the title of "de-cipher", curated by Lutfiye Bozdag, which consists of the artist Sabahat Çıkıntaş paintings, videos and installations.
Sabahat Çıkıntaş is an artist, who produces art with her intuitions. The problematique of existence and time partaking in the influences and the archetype of her paintings can be read as a summary of her whole art perceptivity.

In the produced works for the "de-cipher" exhibition, Çıkıntaş catches the attention with the paint interventions on the images which are the frozen proofs of the past moments. According to Pythagoras; square is the symbol of fire-air-water-earth which are the four main elements that compose the universe, and square is also the most fundamental element in the paintings of the artist. Square represents the symbolic conditions of the world of the objects regarding to Sabahat Çıkıntaş. Artist's figural abstractions through square, by dividing, shattering and sometimes complementing the painting surface in the created compositions with a subjectivist and expressionist attitude displays a neoplasticism, which is in search of universalism in the cosmos.

Sabahat Çıkıntaş - isimsiz,
tuval üzerine akrilik, 80 x 160 cm., 2014
Sabahat Çıkıntaş outputs and her life proceed in same parallel, and arise as a thriving parallel process. The artist, who manifests by abstracting herself and slices of her life, integrates her existence with her art, while wearing the costume that she designed. She "de-ciphers" her inner intuitions, and sensations with factual and entire, seen and unseen, perceived and unperceived sides, with the video composed of the movement of her lips, she syllabise by snatches the theme of the exhibition "de-cipher".

d-e-c-i-p-h-e-r-------de-cipher-----d-e-c-i-p-h-e-r---de-cipher---decipher---decipher-----

Sabahat Çıkıntaş "de-cipher" titled exhibition can be seen in Mine Art Gallery, Nisantasi venue between the dates 17th December – 24th January 2015.

* * *

Sabahat Çıkıntaş

1955'te Eskişehir'de doğdu. 1974'te Soma-Linyit Lisesi'ni bitirdi. 1998-1999 arasında çocuk yuvasında resim hocalığı yaptı.  18 kişisel sergi gerçekleştirdi. Çalışmalarını halen İstanbul Beyoğlu'ndaki atölyesinde sürdürüyor. [KanalKultur]

Sabahat Çıkıntaş - de-şif-re | de-cipher / 17 aralık 2014 - 24 ocak 2015; Mine Sanat Galerisi | Mine Art Gallery Teşvikiye, Prof. Dr. Müfide Küley Sok. No:1/1 Yasemin Apt. D:5, Nişantaşı - İstanbul; Tel.: +90(212) 232 38 13

10 Aralık 2014 Çarşamba

O An-Lar (Kartpostal Zam-An-lar)

[KanalKultur] - Galatea Art Gallery 12 - 30 aralık 2014 tarihleri arasında "O An-Lar (Kartpostal Zam-An-lar)" isimli, galerinin kendi koleksiyonundan oluşan resim ve kartpostal sergisine ev sahipliği yapıyor.

Eskiye geri dönmek olası olmasa da o zamanları yad etmek, özlemek, an-mak, içinde bulunulan an-ları daha görünür hale getirmek adına; eski ustaların ve çağdaş sanatçıların eserlerinden oluşan kartpostallar ve orjinal resimleri sergileniyor...

Bir zamanlar, sevgi, özlem, iyidileklerin iletildiği bir iletişim aracıydı kartpostallar... Özel günler de bir kartpostal seçme telaşına girilir, en iyisi seçilir, en‘özlü sözlere, en özlü yazma şekilleri aranırdı. Önce kurşun kalemle yazılır, yanlış yerler düzeltilir, en güzel dolmakalemle üzerinden geçilir, heyecanla postalanır ve yine bir heyecanla cevap beklenirdi.

Ve artık "Eskiden......" diye başlayan cümlelerin içinde yerini aldı kartpostallar.

Hayatlar ve an-lar hızlı ve seri  ilerlemeliydi.

Sanallaşan iletişim araçlarının ve bununla beraber duyguların, hayallerin içinde, o an-ı-lar da kalmalıydı.

Takvimler hangi günü gösterirse göstersin, samimiyetle başlanan günün her an-ı, yeni başlar... [KanalKultur]

O An–Lar (Kartpostal Zam-An-lar) / 12 - 30 aralık 2014; Galatea Sanat Galerisi, Asmalımescit Mah. Sofyalı Sok. No: 12/3, Beyoğlu - İstanbul; Tel.: 0212 245 33 20

Semazenin Tennuresinden Gökyüzüne Dokunmak ya da Halis Karakurt'un Medeniyetler Buluşması


[KanalKultur] - Hobi Sanat Galerisi, 10-30 aralık 2014 tarihleri arasında Halis Karakurt'un "Medeniyetler Buluşması" başlıklı sergisine ev sahipliği yapıyor.

Halis Karakurt'un eserleri insanın iç coşkusunun bir tür dışavurumu. Karakurt'un sergideki eserleri sanatçının yaklaşık 10 yıllık felsefî ve tarihsel yolculuğunda oluşmuş; mekânın ve rengin ışıkla olan ilişkisini ön plana çıkarıyor.

Kompozisyonların arka planına daire ile üçgenin zıt karakterlerinin dengesi, struktur anlayışına Ayasofya mimarisi hakim.

Karakurt'un Hristiyanlık ve İslam'ın yapısal birlikteliğini grafiksel anlamda yakınlaştırdığı eserlerinde Sema'ya açılan kubbenin altında kendilerine yer bulan figürler iç içe geçmiş kültürlerin çağrışımları...

Bazen bir Budist, bazen bir Tanrıça karşımıza çıkıyor; bazen bir derviş... Kâh bir mit oluyor, peribacalarını ziyaret ediyor. Ayasofya'dan Sema'ya yükseliyor, gökyüzüne dokunuluyor semazenin tennuresinden... Sanat tarihi âdeta şahitlik ediyor Sema'da sevgiye dönüşe...

Halis Karakurt

1957'de Kayseri'de doğdu. 1977-83 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü'nde öğrenim gördü. 1983 yılında Neşet Günal ve Neşe Erdok Atölyesi'nden mezun oldu.

1984 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde taş baskı, gravür, halı, kilim atölyelerinde çalıştı.

1994 yılında Almanya'da yaz okulu etkinlikleri ve sanat çalışmalarında bulundu,

2005 yılında Hollanda'da sanat çalışmaları gerçekleştirdi.

Çalışmalarına Bakırköy'deki atölyesinde devam ediyor. [KanalKultur]

Halis Karakurt - Medeniyetler Buluşması / 10 - 30 aralık 2014; Hobi Sanat Galerisi, Valikonağı Caddesi Pasaj 73, Nişantaşı İstanbul; Tel.: (0212) 225 23 37 

9 Aralık 2014 Salı

Osmanlı Mutfak İmparatorluğu

Bir toplumun mutfağı, tarihinin her yönünü yansıtır. Çünkü toplumun kültürü, inançları, ekonomisi ve siyaseti mutfağında izler bırakır. Başka toplumlarla yaptığı temas ve alışverişler de mutfak kültürünü etkiler.

Türkler Orta Asya'dan Batı'ya ilerlerken ilişki içinde oldukları halkların yemek kültürlerinden etkilendi ve onların yemek kültürlerini de etkiledi. Bu karşılıklı etkileşim Anadolu'ya yerleştikten sonra Selçuklu ve Beylikler dönemleriyle Osmanlı Devleti zamanında da devam etti. Osmanlı mutfağının olağanüstü çeşitliliğinin en önemli nedenlerden biri olan bu etkileşimin izleri Çin'den Amerika'ya, Rusya'dan Mısır'a kadar takip edilebilir.

Osmanlı mutfağının, olağanüstü zengin bir sentez olmasının ve yaratıcılığın önemli rol oynadığı bir mutfak olarak kendine özgü bir yapıya kavuşmasının birçok nedeni vardır. Bunların en önemlileri imparatorluğun çok kültürlü yapısı, çok farklı bitki türlerinin yetiştiği farklı iklimlere sahip geniş topraklarının bulunması, geniş ticaret ağı ve toplumun ileri gelenleri arasında gelişmiş damak tadına sahip, yeniliklere meraklı kişilerin bulunmasıdır.

Avusturyalı Profesör Bert Fragner, Osmanlı mutfağın etkisi altındaki geniş bölgeyi "Osmanlı mutfak imparatorluğu" olarak tarif eder. Ona göre Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihe karışmasına rağmen, "Osmanlı mutfak imparatorluğu adını verebileceğimiz geniş bir bölge yaşamaya devam ediyor." Fragner, Akdeniz mutfağını Akdeniz bölgesinin doğası ve ikliminden çok, önce Roma İmparatorluğuna sonra İspanyol ve Osmanlı devletlerine borçlu olduğumuzu söyler.

Osmanlı-Türk mutfağı araştırmacısı Priscilla Mary Işın bu kitapta birbirinden ilginç konuları ele alıyor:

Evliya Çelebi'nin Diliyle 17. yüzyıldan Yiyecek Manzaraları / Osmanlı'da Kadının Mutfaktaki Rolü / Mizaha Yansıyan Yemek Kültürü / Karagöz'de Yemek ve Mutfak / Osmanlı'da Meyvecilik / Kudret Helvası Gökten mi Yağıyor? / Havyar Hikâyesi / Osmanlı Mutfağında Av Etleri / Osmanlı Mutfağında Fıstık / Külünk Helvası / Şamama Kültürünün Tarihçesi / Kavatanın Peşinde / Yufka / Demir Tatlısı / Yemek Kültüründe Kalıplar.

Priscilla Mary Işın: Osmanlı Mutfak İmparatorluğu. Yayına Hazırlayan : Füsun Kiper, Kitap Yayınevi, İstanbul 2014, 285 S., ISBN : 978-605-105-136-9 

5 Aralık 2014 Cuma

Orhan Umut - Temas

Orhan Umut, tuval üzeri yağlıboya,
60 x 80 cm., 2013
[KanalKultur] - Orhan Umut'un "Temas" adını verdiği kişisel resim sergisi 28 kasım - 17 aralık 2014 tarihleri arasında Galeri Soyut'ta meraklısıyla buluşuyor.

Sergi hakkında kaleme aldığı yazısında Mehmet Denizhan şunları kaydediyor:

"Kimi yerde hayatın boğumları, tıpkı akrebin kuyruğuna doğru zehrinin artmasına benzetilebilir. Figürler boyunlarına geçirdiği yağlı birer ilmiği hatırlatan boyun bağlarıyla soluk almakta zorlanıp can çekişen, kimi zaman çocukluğuna geri dönen ama hantal bedenleriyle ancak bir çite ya da duvara toslayarak bu sarsıntıyı yeniden yaşayan insanlar oluverirler. Daha acısı ise bunu bütün zehriyle hatırlayan insanlardır.

Boş iskemlelerin bile ateşten bir kişiliğe, yangınlar geçirmiş eski bir bedestene büründüğü, huzursuz bir izlenim bıraktığı kadar karşımıza çıkanların günlük, rahat ve tuhaf giysileri içinde bizi huzursuz bir yolculuğa çıkaran çizgili pijamalar. Benzer yolculuklara çıktığımız tren rayları ya da ara istasyonlarda karşılaştığımız, sıradışı hayatlarına yüzlerine oturan tasalarla devam etmeye çalışan buruk / kırgın / çarpık gelişim süreçlerini tamamlamamış yarı mekanik taşıma araçlarıyla bir taşra dekoru içinde karşımıza çıkan siluetler. Takılıp kaldıkları fikirleri beden ve yüz ifadeleriyle anlatmaya çalışan, duygusal büyümeleri çocukluğun hüzünlü, doyurulmamış anılarıyla onarılmayı bekleyen bir bisiklet gibi bakan zoraki pantomim icrâcıları.

Anlatım araçları, tüm bu simge değerlerle yüklü imgeleri dile getirme araçları olarak hayal gücü ve okumamızın hizmetindedir. Açık/kapalı simgelerle görme-gösterme denklemini çözmeye çalışırken alışıldık yorumların dışında yabancılaşan yarı-modern resimlerle karşılaşılır. Sabah mahmurluğuyla, uykulu ama kalkmak zorunda gördüğümüz, öğlen ya da ikindi saatlerinde bu kez kıyafet değiştirerek ama onları her zaman değişmez yüz ifadelerinden kolayca tanıyacağımız bu insanlar, farklı kostümlerle sahneye çıkan, kendi rollerini kanıksamış oyuncuları çağrıştırırlar. Bunu yapmalarının nedenleri hayata sordukları anlam dolu sorularda gizlidir. İlgisiz, küçümsenmiş, horlanmış ve önemsiz görülen ya da tektip kişiler oldukları kadar birbirine benzemeyen yönleri ve yanları da öne çıkarılmıştır. Fondaki renksel anlatım, belki de, daha kolay tanımamız için başvurulan, farklı ışık diliyle sorulardır.

Ramuş İpek - Çıplak Gerçeklik

[KanalKultur] - Ramuş İpek'in 50. sanat yılında düzenlenen "Çıplak Gerçeklik" adlı resim sergisi 11 aralık 2014 – 17 ocak 2015 tarihleri arasında Galeri İdil"de sanatseverlerle buluşuyor.

Ramuş İpek "Çıplak Gerçeklik" adını verdiği sergisiyle geri dönüyor...

Son sergisini 2008 yılında açan sanatçı, son iki yıldır hazırlandığı "Çıplak Gerçeklik" adlı sergisinde kendine has renk anlayışıyla doğanın coşkusunu tuvallerine yansıtıyor.

Sanatçı, bu dönemi "Ağırlıklı olarak pozitif temalı eserler hayata geçiren bir sanatçı olarak, geçirdiğim sağlık sorunlarının yarattığı sıkıntıların tablolarıma yansımasını istemedim." diyerek açıklıyor.

Resim sanatında uslup arayışı devam ederken, Ramuş İpek daha sanat serüvenin başlarında kendi üslubunu yarattı ve hiç anlam arayışına girmedi.

Kendine has renk anlayışı ve tarzıyla figüratif resmin önemli bir temsilcisi olan 74 yaşındaki sanatçı, gerek kompozisyon gerek perspektif ve ışık-gölge mükemelliyeti ile pentur resmin bizdeki anlamıyla bire bir örtüşen eserler üretiyor..

İpek'in tuvalindeki boş satıhda kullandığı renklerin tonları yumuşak fırça vuruşlarıyla resmin genelinde ve arka planda ayrı bir devinim yaratıp resme hareketlilik getiriyor.

Tema olarak özellikle çiçekçi kadınlar,peyzajlar ve tarihi mekanları seçen İpek, bu tarzda biribirinden çok değerli belgesel niteliğinde pastoral eserler veriyor..

Ramuş İpek - Çiçekçi Kadınlar,
tuval üzeri yağlı boya, 55 x 60 cm., 2007
Sanatçı, doğa ve insan sevgisini ve evrendeki barışı simgeleyen objeleri resimde kendine özgü bir üslupla ifade etti ve çalışmalarına yorum getirdi. Cansız objelerin zaman içinde doğal aşınımla biçim değiştirmelerinden etkilendi. Sanatçının tuvalinde bu objeler estetik formlara büründü. Resimlerine konu olan emekçi insanları işlerken sanatçı düşsel, şiirsel ve sevecen içdünyasını yansıtıyor.

Sergide sanatçının son yaptığı ekspresyonist (dışavurumcu) tarzdaki eserleri de yer alıyor.

Ramuş İpek

1940 Kosava doğumlu. Akademi Lisesi'ni Kosava'da bitirdi.1959'da ailesi ile birlikte Türkiye'ye geldi. Aynı yıl Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi. 1964'te Cemal Tollu Atölyesi'nden mezun oldu.

Akademi yıllarında seramik, gravür, fresk çalışmaları yapan sanatçı ,portre ve kompozisyon dallarında ödüller kazandı.

Ramuş İpek - Pazarcı Köylü Kadın,
tuval üzeri yağlı boya, 50 x 50 cm. 
1982 yılından itibaren profesyonel olarak kendi atölyesinde, resim çalışmalarına devam etti. [KanalKultur] 

Ramuş İpek - Çıplak Gerçeklik / 11 aralık 2014 – 17 ocak 2015; Galeri İdil, Valikonağı Cad.No:45-47, Nişantaşı - İstanbul; Tel.: 0212 283 2383

Elternakademie für Eltern mit türkischem Migrationshintergrund ging mit Abschlusskonferenz zu Ende

Mit einer großen Abschlusskonferenz am vergangenen Samstag, den 22.11.2014 ging das erfolgreiche Kooperationsprojekt des Heidelberger Zentrums für Migrationsforschung und Transkulturelle Pädagogik (Hei-MaT) mit der Föderation der Vereine türkischer Elternbeiräte in Baden zu Ende.

Neben Vertreter/innen der beiden Projektpartner, nahmen auch der Erziehungsattaché des Generalkonsulats der Republik Türkei in Karlsruhe , Herr Hasan Ünsal sowie Herr Erhan Sengül und  Herr Ünal Koyuncu vom Präsidialamt für die Belange der im Ausland lebenden Türken und verwandter Volksgruppen, dem türkischen Migrationsministerium, an der Konferenz teil.

In Ihren Ansprachen betonten sowohl der Erziehungsattaché als auch die Ministeriumsvertreter die Bedeutung des Projekts und gaben ihrer Hoffnung Ausdruck, dass die begonnene erfolgreiche Arbeit mit türkischstämmigen Familien und Eltern unbedingt weitergeführt wird.

Im Rahmen der Projektaktivitäten von Januar bis August 2014 nahmen in verschiedenen Regionen des Landesteils Baden Eltern mit türkischer Zuwanderungsgeschichte an den Informations- und Bildungsseminaren zu den Themen „deutsches Bildungssystem, Lernen, Elternbeteiligung“ teil.

Darüber hinaus wurden im Rahmen der wissenschaftlichen Begleitung durch das Hei-MaT empirische Erhebungen mit Eltern, Muttersprachenlehrkräften sowie mit deutsch-türkischen Schüler/innen zu ihrer Sprach(en)praxis durchgeführt.

Auf der Abschlusskonferenz wurden von Frau Prof. Dr. Havva Engin die Zwischenergebnisse der Untersuchung mit türkischen Muttersprachenlehrkräften präsentiert, die deutlich machen, dass diese Lehrergruppe für viele Migrationseltern eine zentrale Brückenfunktion zwischen Familie und Schule einnimmt und sie in vielen Fällen konkrete Unterstützung geben.

Darüber hinaus zeigte die Untersuchung auf, dass türkische Muttersprachenlehrkräfte die gezielt mehr Kooperationsmöglichkeiten mit einheimischen Lehrkräften fordern und sich für die Etablierung von flächendeckenden Elternberatungsangeboten aussprechen.

Im kommenden Jahr sollen die Ergebnisse der umfangreichen Elternbefragung ebenfalls im Rahmen einer internationalen Konferenz der interessierten Öffentlichkeit vorgestellt werden.

Aylin Zaptçıoğlu - ihtimal

Aylin Zaptçıoğlu, tuval üzerine yağlıboya, 
2014
[KanalKultur] - Aylin Zaptçıoğlu'nun üçüncü kişisel sergisi "ihtimal", 2 – 27 aralık 2014 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi'nde sanatseverlerle buluşuyor.

Resimlerinde oluşturduğu yalın kompozisyonlarında figürleri ön plana çıkaran sanatçı, birbiriyle bağlantılı serilerden oluşan sergisinde, insanların tercihleri doğrultusunda belirlediği sınırları sorguluyor.

Özümcan Çekiç, sanatçı hakkında şunları dile getiriyor:

"Aylin Zaptçıoğlu'nun resimleri, insanı, ait olduğu doğal ve toplumsal düzen içerisinde ele alırken, çok tanıdık gelen ama bir o kadar da yabancısı olduğumuz bir düşünce evreninden sesleniyor. Bu resimlerde; fırlattığı çantası ya da içine gömüldüğü battaniyesiyle karşımıza çıkan birey, geride bıraktığı şehirler ve ansızın beliren doğa ekseninde, yaratmış olduğu düzenle hesaplaşıyor. İnsanın kendi(ne) ördüğü duvarların hatırlattığı mahremiyet duygusu, güvenlik ve sahiplenme ihtiyacı gibi kavramlar ise, insana dair olanı düşündürdüğü kadar, onun da ötesine geçmeye, daha öz olana varmaya davet ediyor. Öte yandan duygulanımları tam olarak kestirilemeyen figürler; nerede, ne zaman ve nasıl gerçekleştiğini bilemediğimiz olaylar, onlara ilişkin tüm sorgulamaları anlamsız kılıyor. İnsanı çevreleyen kavramsal ve fiziksel bağlar birer birer çözülürken, sanatçı sanki söze gelmeyen bir ihtimali çağırıyor."

Aylin Zaptçıoğlu, tuval üzerine yağlıboya, 
2014
Aylin Zaptçıoğlu 

1985'te doğdu. 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resim Bölümü, Nedret Sekban atölyesinden mezun oldu. "Sakıp Sabancı Sanat Ödülü", Resim Bölümü Üçüncülük Ödülü'nü ve AIAS tarafından düzenlenen "Marmara Üniversitesi Sanat ve Tasarımda Dünya Birinciliği Yarışması" Türkiye Onur Birinciliği Ödülü'nü aldı. 2012, 2013 ve 2014 yıllarında ARTIST / Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı'na katıldı. [KanalKultur]

Aylin Zaptçıoğlu - ihtimal / 2 – 27 aralık 2014; Evin Sanat Galerisi, Büyük Bebek Deresi Sokak No:13, Bebek - 34342 İstanbul; Tel.: 0212 2658158

1 Aralık 2014 Pazartesi

Kültürel değerler kaligrafik hareketlerle yorumlanıyor: Filiz Hatipoğlu - Şimdiki Zamanların Güncesi

[KanalKultur] - Filiz Hatipoğlu'nun "Şimdiki Zamanların Güncesi" isimli sergisi 2 – 17 aralık 2014 tarihleri arasında  sanatseverlere kapılarını açıyor.

Şimdiki zaman; zamansızlığın anıdır. Ne geçmiştir, ne gelecek! Yaşanmış, yaşanılan, yaşanılacak anların hepsidir aslında. Şimdi; zamansal paradoksları bir kenara koyarsak, geriye yaşanılan anların izleri kalır. Bu izler ki vazgeçilmez öğeler olur popüler kültür de ve elbette sanatta...

Zamanın paradoksal yapıda olması, onu kullanabilmenin belki de tek yolu. Zaman içinde zamanı, tarih içinde tarihi görmek, bize olayları, objeleri, bireyleri ve sonuçta bu nesnellik; hiç farkına varmadan onu anlayabilmemize, tasarlayabilmemize, kavrayabilmemize ve onları değişik açılardan kullanmamızı sağlıyor. Paradoksal yapının oluşturduğu çelişiklik, geçmişin nesnelliği bir bütün olarak karşımıza çıkıyor.

Ahmet Hamdi'nin dediği gibi "Şimdiki zaman bıçak sırtı, hem geçmişin yükünü taşır, hem de onu çizgi çizgi değiştirir".

Sürekli bir ilerleme ve bu ilerleme sonucunda ortaya çıkan yokoluş bir yanda, geçmişin bir şekilde varlığını  sürdürmesi  ve gelecekle birlikte ''şimdi'' içinde bulunması bir paradoks değil de ne?

Her dönemim yaşanmış anları, yaşanılan anların keyfini sunuyor. Çağdaşlık kavramının da parçası oluyor. Ne kadar çağdaş olduğumuzu kanıtlamak, sanki geçmişin şimdiki zamanlarını yadsımakla gerçekleşiyor.

Yaşanmışlığın izlenimi altında varolan nesnelciliğin görselliği, sanatçının tuvalinde anın izini sürmekle beraber, geçmişin vazgeçilmezliğini de yansıtıyor. Geçmişteki şimdiki zamanlara saygınlık; varoluşun gerçekliğiyle, varlığını gelecek şimdiki zamanlara sunabilmektir. Kültürel değerlerimizi kaligrafik hareketlerle yorumlamaktır.

Sanatçının Türk yazı sanatına duymuş olduğu ilgi, özellikle Osmanlı Türkçesini oluşturan Arap alfabesinin kıvraklığından ve estetiğinden etkilenmesi sonucu; sanatında kaligrafik öğeler oluşturuyor. Runik, Osmanlıca ve Latin harflerinin harmanlaması, kaligrafik değerlerin ön plana çıkmasını koşulsuz kılıyor. Geçmiş-gelecek; şimdiki zamanların güncesidir O'nun için. Geçmişe duyulan saygı, şimdinin gücüyle gelecek zamanlara referanstır aynı zamanda.

Yaşanmış anları resmetmek, gerçekliğin kendisidir. Postmodern ifade, modern dünyanın şimdiki zamanıdır aslında...

Filiz Hatipoğlu

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde (GTS) lisansını; Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar'da yüksek lisansını ve doktorasını tamamladı. Yedi kişisel sergi açtı. Elli kadar karma sergi, Uluslararası Sempozyum ve Çalıştaya katılıdı. Sakıp Sabancı Başarı Ödülü'nü, MGSÜ Onur ödülünü, Küçükçekmece Belediyesi Ödülünü aldı. [KanalKultur]

Filiz Hatipoğlu - Şimdiki Zamanların Güncesi / 2 – 17 aralık 2014; Galeri Eksen, Maçka Cad. No:29,  Nişantaşı - İstanbul; Tel.: 0212 219 08 50 

Esra Vardar Argun - Çamurun Fısıldadıkları

[KanalKultur] - Esra Vardar Argun, "Çamurun Fısıldadıkları" isimli seramik ve heykel sergisi ile 20 kasım - 13 aralık 2014 tarihleri arasında Derinlikler Sanat Merkezi'nde sanayseverlerle buluşuyor.

Sanatçı, serginin ismi olan "Çamurun Fısıldadıkları"nı şu şekilde açıklıyor;

"Çamuru elime alıp yoğurmaya başladığımda içimi büyük bir heyecan kaplar. Aslında bazen kafamda tasarladığım ve eskizini kağıda çizdiğim bir form önümde dururken, bir anda çamurun içinde bir heykelin görüntüsü beliriverir. Çamur adeta bana 'nasıl bir heykel yapmam gerektiğini' fısıldar gibidir. Bazen sadece elime çamuru alır ve yoğurmaya başlarım. Çamurun fısıldadığı heykeli görmezsem bir yanım eksik kalır. Üzülmem, bozarım, tâ ki çamurun bana fısıldadığı heykeli bulana kadar..."

Esra Vardar Argun

1970 yılında İstanbul'da doğdu. Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitirdi ve işletme eğitimine Amerika'da devam etti. 1995 - 1999 yılları arasında bir işletmecinin sanata en çok yaklaşabileceği alan olan Reklamcılığı seçti ve dört yıla yakın bu alanda çalıştı.

2002 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Heykel Bölümü'nü kazanarak pek çok eseri ile çeşitli sergi ve yarışmalara katıldı. Heykel Bölümü'nü ikincilikle bitirdi. Yeşilyurt Spor Kulübü Yaz Okullarında 5-10 yaş gurubu çocuklara yaratıcılıklarını geliştirecek atölye çalışmaları yaptırdı ve Sanat Eğitmenliği yaptı. [KanalKultur]

Esra Vardar Argun Seramik ve Heykel Sergisi - Çamurun Fısıldadıkları / 20 kasım - 13 aralık 2014; Derinlikler Sanat Merkezi, Teşvikiye Cad. Nar Apt. No: 59 D. 2, Teşvikiye - Şişli - İstanbul; Tel.: 0212 291 82 55