Bu Blogda Ara

11 Mart 2016 Cuma

Seven'ler; Aşkın Çocukları: Seven | Lovers

Ahu Akkan - Kara Sevda,
dikilmiş kumaş, 250 x 210 cm., 2016
@kanalkultur - 2016'da sekizincisi düzenlenen Love 360 İstanbul Festivali kapsamında, alanlarında dikkat çekici 7 sanatçının (Ahmet Rüstem Ekici, Ahu Akkan, Cansu Tanpolat, Deniz Sağdıç, Sabahat Çıkıntaş, Serdar Yörük ve Zafer Malkoç) çalışmalarından oluşan ve Dolunay May'ın küratörlüğünde hazırlanan 'Seven | Lovers' sergisi 11 şubat - 13 mart 2016 tarihleri arasında Uniq İstanbul'da sanatseverlerle buluşuyor.

Küratör Dolunay May, 'Seven'ler; Aşkın Çocukları' başlıklı sergi manifestosunda şunları kaydediyor:

"Aşk; günümüz insan yaşamının, coğrafi ya da siyasal sınırlar gözetmeyen temel kavramlarından biri haline gelmiştir. Öyle ki modern sonrası dönemde sıkça dile getirilmesine, tartışılmasına alıştığımız küresel ekonominin kullandığı önemli enstrümanlardan oluşu bir yana, küresel ekonominin şekillendirdiği popüler bir kavram olduğuna yönelik iddialar, kendilerine sağlam kanıtlar bulacaktır. Birey kimliğinin inşasına yönelik güncel yaklaşımlar bir yana aşk; özünde insan olma durumuyla neredeyse özdeş bir olgudur. Bu özdeşlik, sözünü ettiğimiz küresel kültürün salt duygular zemininde var edişinden ziyade, insanın doğadaki diğer canlılardan ayrıştığı temel noktaya temas eder. Temas edilen bu noktanın aynı zamanda sanatın da köklerinin yeşerdiği alan olması rastlantı değildir. Zira doğada yaratma yetisi itibariyle diğer canlılardan ayrışan insanın, yaratma fiilini aşktan bağımsız olarak ortaya koyabilmesi mümkün değildir.

Bugün duymaya alıştığımız, medeniyetin temel kavramlarını binlerce yıl önce ilk olarak dile getiren Platon, Şölen (Symposion) diyalogunda sevgiyi tartışır. Diyalogun düğüm noktasına kadar, tüm bilgeler ağız birliğindedir ki, sevgi; büyük bir tanrı ve güzele ait olandır. Antik Yunanlılar sevgiden neden tanrı olarak bahsetmişlerdir? Sevgi dedikleri, aşk olarak dile getirdikleri Eros’tan başka bir şey değildir de ondan. Başta belirttiğimiz gibi, küresel kültürün sıkça figüre ettiği şekliyle, oklarını insanlara fırlatarak âşık olmalarını sağlayan, ele avuca sığmaz o tanrı, Eros. Platon diyaloglarının her zamanki başkahramanı Sokrates, Şölen diyalogunda sevginin tanımını kadın bilge Diotima’dan öğrendiğini dile getirir. Diotima açıklar, aşkın aslında ne olduğunu Sokrates’e. Diotima’ya göre aşk; iyi ve güzel şeylerin istenmesidir. İyi ve güzel şeylere ulaşanlar mutludurlar. Bir şeyi isteyenler, o şey kendilerinde mevcut değilse bunu istemektedirler. Tanrılar bir şeyden yoksun olamayacaklarına göre, demek ki aşk, yani iyiyi, güzeli isteyen Eros, tanrı değildir. O zaman aşk nedir?

Zafer Malkoç - Modern People,
tuval üzerine yağlıboya, 156 x 170 cm., 2013
Alıştığımız şekliyle, insanlara oklarını atarak âşık eden popüler kültür ürünü Eros gibi, bir diğer popüler kültür ürünü de şeytandır. Diotima’nın açıklamasıyla iyiyi ve güzeli kendinde mevcut olmadığı için isteyen Eros, tam da bu nedenle tanrı olamayacağı için, yarı insan yarı tanrı, yani bir Daimon’dur. Tıpkı Eros’un günümüz kültüründe farklı anlamlara evirilmesi gibi Daimon da şeytana dönüşmüştür. İroni o dur ki, aşk, sevgi ve iyi gibi kavramlarla birlikte en son duymayı düşüneceğimiz olgudur şeytan. Semavi dinlerin Yunan paganizminden sıyrılmak için farklılaştırdığı simgelerin başında gelir Daimon. Esasında Yunanlı için Daimon, tanrılarla insanlar arasında bir köprü, bilginin kaynağı, insanın yaratma yetisinin özü, dolayısıyla sanatın temel taşıdır. Öyle ki kaynağını Daimonla teşkil eden sanat, yaratım enerjisini de Eros’tan alır. Eros sayesinde insan, güzele, iyiye ve bilgiye yönelir. Yunan felsefesinde iyiyi, güzeli arayarak idrak etmiş, bunu yapabilmenin enerjisini de aşkta bulmuş insan ‘sofos’tur. Sokrates’e iyiyi, güzeli ve insanı bunlara yönlendirenin aşk olduğunu öğreten Diotima da bir ‘sofos’tur. İyiyi, güzeli kavramış dolayısıyla hakikati idrak etmiş kişi olarak ‘sofos’un dilimizdeki karşılıklarından biri de ‘seven’dir. Öyle ki onu iyi ve güzel olana yönelten, tüm hayatını hakikati bulmaya adaması sevmesinden ileri gelir.

Bu anlamda sanatçı da, sanatın günlük yaşamın pratikleri çerçevesinde işlevsizliğine rağmen sanatıyla hakikatin peşinde koşan, yaratan olarak ‘seven’dir. Bu nedenle aşkın olmadığı bir yaratıdan, sanatın içinde olmadığı bir aşktan söz etmek imkânsızdır.

Eros ya da Daimon gibi iyi, güzel ve aşkın da bambaşka anlamlara evirildiği günümüzde, insan olma durumunun, çağı ne olursa olsun değişmez esasını koruyabileni çocuklardır. Çocuğun, naiflik olarak karşıladığımız saflığı, yaşamsal süreçten bağımsız olarak sanatçılarda yaşamaya devam eder. Sanatçı, bahsettiğimiz gibi iyiye, güzele yönelen, bu yönelmeyi ‘seven’ olarak aşkta bulan yegâne insandır. Tüm farklılaşmalara, kirlenmelere, evrimlere karşın sanatçı, insan olmanın unutulmuş hakikatini hatırlayan, Yunan mitolojisinde erişkinliğe geçişi temsil eden ‘Lethe’ ırmağının suyundan içip, çocukluğunu unutan insana hakikatini hatırlatandır. Bu yıl LOVE 360 festivalinin, yaşlarıyla değil, insan olmanın gerçeğini görebilen ve bunu çalışmalarıyla diğer insanlara deneyimleyen çocuklar olarak sanatçıları merkezine alması bu bakımdan manidar. Uniq İstanbul, LOVE 360 festivali süresince farklı disiplinlerden sanatçılarla izleyiciye yaşamın özünü, aşkı deneyimlemeyi vaat ediyor. İnsan olmanın temel anlamı olarak aşk; ‘seven’lerin; Ahmet Rüstem Ekici, Ahu Akkan, Cansu Tanpolat, Deniz Sağdıç, Sabahat Çıkıntaş, Serdar Yörük ve Zafer Malkoç’un kendi dillerinde yeniden hayat buluyor. Günümüz karmaşık dünyası içinde görünemeyen, yığıntılar arasında yitip giden gerçek olarak aşkı, hala hissedebilen, görebilen, 7 (seven) sanatçı bizlere tekrar anımsatıyor. Bu yönüyle sanat; aşkın dili, sanatçılar; aşkın saf çocukları olarak karşımızda duruyor."

Ahmet Rüstem Ekici

1983'te Adana'da doğdu. Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı eğitiminin ardından sahne, TV stüdyo tasarımına ve sanat yönetmenliğine yöneldi. Hem insan ve hem kamera açılarına göre tasarladığı onlarca dekor,TV stüdyo tasarımının yanı sıra 3D çizimler, mekana özgü yerleştirmeler ile sanat çalışmalarına devam ediyor. 2014 yılında tamamladığı Node Center Curatorial Studies sanat yazımı kurslarının ardından sanat blogu kurarak, güncel sergiler hakkında bloguna, çeşitli dergi ve sosyal medya platformlarına sanat ve sergi yazıları yazıyor. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdürüyor.

Ahu Akkan 

1980'de Ankara'da doğdu. 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Anasanat Dalı’ndan 2014 yılında yüksek lisans derecesini aldı ve sanatta yeterlik programına devam ediyor. 2009 yılından beri Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor.

Cansu Tanpolat 

1990'da İstanbul'da doğdu. 2013 yılında Işık Üniversitesi Görsel Tasarım Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı üniversitede yüksek lisans eğitimine devam ediyor. Resme üç boyutlu görü kazandıran perspektif tekniği üç boyutlu heykel formundaki çalışmalarına uyguluyor. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdürüyor.

Deniz Sağdıç

1982'de Mersin'de doğdu. 1999 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakütesi’nde sanat eğitimine başladı. Fakültedeki ikinci yılında Mersin’de kendi atölyesini kurdu. Daha öğrencilik yıllarında kendi atölyesinde resim eğitimleri verdi ve çeşitli kurumlarda sergilere katıldı. 2003 yılında aynı üniversiteden, fakülte birincisi olarak mezun oldu. Pentürün dışında video, fotoğraf, yerleştirme yöntemleriyle ürettiği çalışmaları da bulunuyor. Son dönemde çeşitli mekanlara özel ürettiği üç boyutlu çalışmalar dikkat çekici. Çalışmalarını İstanbul'daki atölyesinde sürdürüyor.

Sabahat Çıkıntaş

1955'te Eskişehir'de doğdu. 1991 yılından itibaren Sanatçı Yusuf Taktak atölyesinde 12 yıl boyunca dersler almaya başladı. Atölye Üçgen üyesi oldu. 1995 yılından beri Uluslar Arası Plastik Sanatlar Derneği ve Resim ve Heykel Müzeleri Derneği üyesi. Children Centre Çocuk Yuvasında resim öğretmenliği yaptı. Marmara Üniversitesi Yaz Akademisi’nde sanat derslerini takip etti.Beş yıl boyunca Sanat Tanımı Topluluğu etkinliklerinde aktif rol aldı. İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarına devam ediyor.

Serdar Yörük - İsimsiz, karışık teknik, 100 x 160 cm., 2016
Serdar Yörük

1978'de Aydın'da doğdu. 1996 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Söke MYO. Tekstil Bölümü'nü, 1999 yılında Ege Üniversitesi Emel Akın MYO. Pamuk Eksperliği Bölümü'nü bitirdi. 2001 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Halı Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Ana Sanat Dalı'na girerek bu bölümden 2005 yılında birincilikle mezun oldu ve bugün aynı bölümde yüksek lisansa devam ediyor. 2011 yılında İzmir-Alsancak'ta Eskiz Tasarım Atölyesini ve Eskiiz Sanat Grubunu kurarak çalışmalarını burada devam ettiriyor. Ayrıca Ege Bölgesi Görsel ve Plastik Sanatlar Derneğini Kurucusu ve aynı dernekte başkanlık görevini sürdürüyor.

Zafer Malkoç

1989'da Eskişehir'de doğdu. 2013 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel sanatlar Fakültesinden mezun oldu, İnsan varlığı, doğum, hiçlik, sonsuzluk gibi sosyopsikolojik alanları konu ediniyor. Yapıtlarını herhangi kalıba koymadan seyirciyle buluşturmayı amaçlıyor. 2013 yılından beri İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.. @kanalkultur

Seven | Lovers / 11 şubat - 13 mart 2016; Uniq İstanbul, Maslak – Ayazağa Caddesi No: 4 Ayazağa - Sarıyer - İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder